EVİME HOŞ GELDİNİZ

SİZİNLE GERÇEK HAYATIMI PAYLAŞMAK İÇİN SEÇTİĞİM BU SANAL EVİME HOŞ GELDİNİZ...
YAŞADIKLARIM, YAŞAMAK İSTEDİKLERİM, DÜŞÜNDÜKLERİM GÖRDÜKLERİM DİNLEDİKLERİM GEZDİKLERİM NE VARSA KENDİM İÇİN YAZIP SİZLERLE PAYLAŞIYORUM.

Powered By Blogger

22 Kasım 2006

BENCİLLİK
ne pembe boya bulabildim
nede omuzlarımdaki yükü hafifletebildim.
sevdiklerim, çok sevdiklerim, canım gibi sevdiklerim de bile hafif bencillikler sezerken. ben bu yükü daha da zor taşımaya başladım.
herkes bir parça ben diyor
önce ben, sonra beni içine alan daha büyük halkalar çiziyor ama hepsi kendine bencil, ailesine bencil, işine bencil, enerjisine bencil miş gibi geliyor yada ben kendimi bir yerlerde gerçekten kaybettim mi ki, ben yok mu bende..
inanılmaz gibi geliyor bana da...
için şişti, içim acıyor, içim kırılıyor, içimdeki çocuk o kadar incinmiş haldeki onun sarıp sarmalanacak hali kalmadı,
sarıp sarmayacak halimde yok, sanırım öyle bir kimsede yok...
eşim bile istediklerini söylersem, şistediklerini yaparsam..
gerçi yukarıda allah var öyle kötü biri değil.
halden anlaması kendi anladıkları içerisinde olsada, anlayabildikleri pek çok insana göre geniş. ama bu bir savunmamı yani, teselli mi?
eşim anlayışlı evde yemek yok diye sinirlenmez, temizlik yok diye sinirlenmez
evet, evet
ama hiç evde aç kalmadı, hiç ev kirli kalmadı, hiç ütü bir şeyinin olmadığı gün yaşamadı...
sabahları beni servise bırakıp eve döner, ben çok erken çıkıyorum evden hatta o kadar erken ki o geri dönüp bir fasıl daha uyuyup uyanır. ama dün akşam arabasız gelmek zorunda olduğundan ( ki bu çok daha sinir bir konu) bu sabah yürüyerek bırakmak istemedi, bir taksi çağıralım saba dedi...
beni bırakmasının nedeni servis yolunda sabahları sürü halinde gezen ve birbirlerini parçalayacak kadar saldırgan köpeklerin varlı idi, o köpek sürüsü oraya gelene kadar ben her sabah onun yürümek istemedi o yolu kendi kendime yürümüştüm. ama ona bu sabah orayı yürümek zor geldi... yapabileceği fedakarlık anladım ki sadece araba ile götürürse yapabilinir...
oysa ben nelere katlanıyorum bunca zamandır hemde hiç sesimi çıkarmadan, gık demeden.
yazacak çok şey var
şu an maddi sıkıntıdayız hemde hiç olmadığı kadar,
sinirler bozuk, gergin...
ama bunun iyi günlerini de biliyorum...
varlıklı günlerimizde işten çıkmak için ( ki iyiki yapmamışım o ayrı da) o kadar yalvardım ki. bak güzel bir evimiz var, bir süre çalışmayayım onun keyfini süreyim, onu kendi bildiğim düzende yerleştireyim. düzenimiz biraz daha otursun. sonra evimize yakın ulaşımı bu kadar kötü olmayan bir yerlerde daha iyi şartlarda iş bakayım. ne kariyer, ne maddi şartlar nede süre olarak hiç bir açıdan artık işim rantabl değil dedim. evlenmeden önceki şartlarda iyi olan işim. evlendikden sonra artık eski cazibesini yitirmişti. o zaman bende sabahın köründe kalkmayayım. bütün gün yorgunlukla ( hele ki kış aylarında) akşamın hatta gecenin bir vaktinde evime yorgun ayak da duracak halde gelmeyeyim diye azmı söyledim. yada seninle çalışayım. sabah birlikde uyanalım. kahvaltı değilse bile bari birer kahve içelim. seni işe uğurluyayım yada seninle geleyim diyerek ne diller döktüm. ki birde epey bir süre rahatsızdım.
ama şimdi islerde yaşanan sorunu birde aynı işimde yanı şartlarda çalışarak yaşıyorum. yaşatlıyorum. şimdi birde sabah izin al, yanımda kal benim moralim bozuklarda başladı. şimdi izin almak ve bu izin almakdan çıkabilecek sorunları gögüsleyecek halimiz yokki. artık mecburen çalışmak zorundayım.
o zamanlar beni yanında istemiyormuydun diye sormak geliyor. ama zor günlerde istediğin sevgilin iyi günlerinde umrunda değilmiydi demeli değil mi?
ama demiyorum
onu demiyecek kadar seviyorumda
o beni ne kadar seviyor.

Hiç yorum yok: