saat gece yarısını çoktan geçti, uyuyamamış değilim, uyudum uyandım tv de seyredecek bir şeyler bulmaya çalışırken hawai yemeklerini anlatan bir programda takılı kaldım. neden takılı kaldım bilmiyorum çünkü hiççç sevmedim şimdi gördüklerimi... bense az önce uyandığımda harika bir browny den küçücük bir parça ile portakal ve çilek yedim. aslında yarın erken kalkmayı planlıyoruz, manisa mesir şenliklerine gitmeyi planladık. istiyor muyum? hayır, ama kocacış nedense bir türlü vaz geçmedi bu şenlikten. o kalabalık bana keyif vermiyor.
dün geceyi ise pek uyumadan geçirdim inanılmaz derecede bir ense/baş ağrısı ile kıvrandım. ilaç içememek büyük bir handikap içebileceklerimin ise etkisi etkisiz... dün annemlerin gününe katıldım. dayımın eşinin evindeydi, aslında gayet iyi geçmesine karşılık gelen bir misafirin kullandığı parfüm günümü zehir etti, az daha bir kez daha nefesim tıkanacaktı. o sırada başımda tuttu gibi geldi, çıkınca biraz dolandım burnumdan koku gitsin diye... eve geldiğimde o ağrıya birde ensemdeki o sivri kemiğim çevresinden giren hafif bir tutulma vari halli ağrıda eklendi. yinede içebildiğim ağrı kesiciler ile uyumuşum gece yarısı uyandığımda kan-tar içerisindeydim. hemen duş yapıp yine yattım. gece yarısından sonra yine uyandım yine kan-ter içerisinde yine minik duş, ağrı çok artmış. sabaha karşı zar zor uyumuşum, sabah yine kanter içerisinde uyanıp duşta soluğu aldım. aşınacaktım az daha:)) ama boynum tam geçmiyor. ben pek terleyen biri değilim aslında, ancak terlersem sadece üstümü değiştirmek bana yetmiyor, mutlaka duşta ısınmalıyım nedense öyle alışmışım. ama hiç böyle bir gecede 3 kere duş alamak zorunda da kalmamıştım. gün içerisinde birazcık toparlandım. boynum hala belirli bir noktadan fazlasına tutuk gibi. kocacış bunu oğluş yapıyor desede, daha doğru dürüst bel ağrılarım başlamamışken boyuna bunu yapabilir mi? beni pek ikna etmiyor... ama bu arada benim ağrım arttıkça bizim endişelerimizde artıyor. 2 yıl önce böyle bir ağrı ve dönme ile yaşadıklarımızı unutamadığımızdan aklımız sürekli bebeşin hareketlerinde. başımda ağrısa o tekmeledikçe, yüzdükçe, karın duvarıma dayandıkça biz mutlu oluyoruz.
şu günlerde karın yuvarlıklarım klasik bir yuvarlak değil. bir tarafı çıkıntılı hal almaya başladı ama o çıkıntı nerede belli olmuyor. yer değiştiriyor ya göbeğimin bir yanı, ya midemin bir tarafı, yada göbeğimin altı daha bir fazla yuvarlak ve büyük gibi... hele hele bebiş hızla hareket edince bunun yer değiştirişi hızlı olunca beni alıyor mu bir kahkaha:))) ben kahkaha atarsam oğluşum bunu dahada fazla yapıyor:))) karnımda dayandığı noktayı okşarsamda oradan ayrılıyor kocacışa sanki ona dokunalım diye oraya dayanıyor sonrada biz onu okşadıkça yerine gidiyor gibi geliyor bana diyorum. kim bilir diyor oda. onun neyi ne kadar yada nasıl hissettiğini kimse bilmiyor ki diyor. gerçi ben öpemiyorum ama babası sık sık öpüyor:))))) ama en komiği akşam benden, dolayısıyla bebekten korkan kocacış gelip onu sevdiğinde:
- hadi oğlum gel seni özledim, bekliyorum, gelde seni sevelim. hem orada çıplak çıplak geziyorsun sen. oysa biz burada sana neler hazırladık. gezme öyle çıplak... dedi
evet oğluşumun alışverişi neredeyse tamamen bitti gibi. geçen gün koryolasının yatağını aldık, bebek arabasını beğendik. babası klasik gri-mavi renktense bordo bir araba seçti oğluna. onu ayarladık gelecek. şimdi kalanlar minik bir liste, içlerinde bebek bezi ve biberon önemli 2 şey sanırım diğerleri keyfe keder olan şeyler hani... yani babasının dediği gibi hazırız. hazırız derkense, hepsi evde ama hazır değil. yani yatak kurulu değil. eşyalar yıkanıp hazırlanmadı. ona ayarlayabileceğim dolap boşaltılmadı gibi gibi.... önümüzdeki haftanın programına da bunları alırım. bu hafta size yazacak çok şey vardı aklımda. ancak hep diyorum ya hamileler akıllarını bebekleri ile ortak paylaştıklarından yarım akıllı olabiliyorlarmış:))))) bende o haldeyken aklımdakilerin pek çoğunu unuttum. bu günlerde en çok yazmak istediğim, elbetteki oğluşum la geçirdiğim zamanlar ve hissettiklerim, yaşadıklarım. karnımdaki o kahverengi çizgi iyice belirginleşti, gögüs uçlarım da bebek hazırlığına iyice ayak uydurdu. gerçi hala kendi işimi yapacak kadar hareketlerim normal ama ev işlerinin en zoru elektirikli süpürgemi kullanmak ona çözüm bulmadım. çekme sırasında bana değmeyeceği güvenli mesefe kalmıyor elimle karnım arasında... ellerim ve ayaklarım hafifçe şişti gibi. mesela dün gezmeye giderken annemin yüzüğünü taktım. ha kendiminkilerde hala giriyor ancak yürürken elimi salladığımda falan sonradan birazcık sıkmaya başladı gibi... ayaklarımda sabah kalkınca yada daha çok sandaliye gibi sarkıtarak oturunca hafif bir şişme gösteriyor. tuza dikkat ediyorum ama "0" değil. sadece dikkat ediyorum. zaten çok tuzlu sevdiğim tek şey de yoğurt yada ayrandı. başka şeyi tuzlu sevmem. şekerimi ayarda tutabiliyorum, tehlikeli sulara girmeden öğrendim. aşırı karın doyurmak ne yersem yiyeyim yenilenin şekerle alakası olmasada yükselmeye sebeb oluyor. oysaki arada az önce olduğu gibi hafif bir şeyler yerken minik bir kek yemek tehlikeye yaklaştırmıyor bile beni:)))
oğluşum hareket ederken bazen mideme doğru hareket ediyor en çokda sevdiğim yemek kokuları sırasında mideme çıkıyor, oturarak bir şey yaparsam göbeğimin altında toplanıyor. bazen tam göbek bölgemden dışarı çıkmaya çalışıyor gibi. her seferindede ona:
-oğluşum hep yanlış çıkışlar arıyorsun oralardan sana çıkış yok, tek çıkış var oranın üzerinde de poponla oturduğundan oradanda çıkman münkün değil diyorum:)))
1 yorum:
Sanırım zaman gitttikçe yaklaşıyor.Şimdi karnındaki oğluşunla paylaşımlarını zevkle okuyorum.Bir süre sonrada yanındayken yaşadıklarınızı...Hayırlısıyla inşallah.Bayağı sıkıntılı geçmiş dünün umarım şimdi daha iyisindir.
Manisa mesir şenliklerini okuyunca şaşırdım.Eşim Manisalı.Düğünde nikah şekeri yerine kese içinde minik mesir macunları dağıtmıştık.Tadını pek sevmem ama değişik bir nikah şekeri olmuştu :))
Kendine iyi bak.
Sevgiler...
Yorum Gönder