YİNE BİR PAZARTESİ GELDİ BİLE...
bir kez daha yataktan sürünerek çıktığım bir pazartesi geldi çattı kapıya...
hani zaten oynayarak kalktığım bir pazartesi hiç olmadı sanırım son yıllardada işte:(
içlerinden kimileri daha zor kimileri daha kolay diyelim. bu gün orta derece alırdı zorlukda.
hani bunda benimde payımda yok değil zorlaştırmada...
ama istemeden oldu, gerçi olduğu sırada pek şikayetçi değildim ama:))))))))
nasıl sizi meraklandırdım demi hehe:)))))
işin aslı cumartesi akşamından pazar akşamına kadar uzanan sürede ama ben size yinede cumadan başlayacağım. çünkü cuma eve girdiğimde kocacış gelmişti:))) biliyorsunuz geçen hafta içini kocacışsız geçirmiştim cuma günü eve dönüşü olmuş oldu anlayacağınız. gerçi beni özlediği kadar belkide fazlasıyla evdeki aktivitelerinide özlemiş ama şimdi onları anlatmayayım size demi, hani bilgisayar başında kendinde geçtiğini falan...
zaten yemek konusu hazırdı, kocacış sofrayı kurmaya başlamış, tamamladık, bir iki lafladık o yine bilgisayarla kendini kaybetmeye başlamaya başladığında bende bir teyzeme çıktım. indiğimde yemek yedik, kahve içtik lafladık. no0rmal bir saatte uyuduk. şimdi siz bunu neden yazdı bu deli diyeceksiniz ama merak etmeyin az sonra öğreneceksiniz.
cumartesi geç kalktık bile denebilir. ancak bende bahar yorgunluğunun yanında birde hafta içinden uykusuzluk hali vardı. iyi geldi anlayacağınız. ve cumartesileri geç kalkınca bu kahvaltıyı es geçme alışkanlığı başlamıştı bizde erken kalkarsak hemen kahvaltı yapıyoruz ama geçse kocacış es geçmeye çalışıyor yada kaytarıyor gibi geliyor bana. benim buna bulduğum çözümde bu sıralar kocacışı sardı. evde buzdolabında mutlaka beyaz ekmek dışında bir şeyler olur dondurulmaya yakın ısıda bekletilen. bir kaç haftadırda mısır ekmeği vardı, ondan çıkarıp ekmek kızartıcıda kızartıp tereyağ sürüp yanına peynir ve tabakda kahvaltı. bu cumarteside kibarca bundan istedi hatta aksi halde bir şey yememekle tehdit etti :))))))
kahvaltı işi hızlı idi, evde iş yok denebilecek durumdaydı,
eee bizde haliyle kolaylıkla çıktık evden. ben kocacışı bir arkadaşına bıraktım. teyzemi aldım iş yerinden, ardından annem ve babanemi aldık, dışarıda bir yerlerde oturduk. cafe ile çay bahçesi arasında bir yer. biz gittiğimizde bomboştu. ben akşamdan teyzemin bana gönderdiği kurabiyelerden aldım yanıma ama tabiik herkese 1 tane:))) annemde biz ona gideriz diyerek keşkül yapmış onlardan almış. öğleden sonra bol sohpetli vee her açıdan sımsıcak bir gün oldu. ben güneşe karşı oturdum en dayanıklılarıyım diyerek ama, bana o sırada terlemek dışında bir şey olmamak birlikde yandan hafif güneş alan annem ve babanem kızarmışlar bile ki güneş çok kısa bir süre sonra pusun altına girdi... hani kıskandırmayyaım diye demedim ama biz burada resmen yazdan kalma gün yaşadık. arabaya girdiğimizde havanın 30C olduğunu gördük ve aslında şaşırmadıkda.
annemleri eve bıraktık, teyzem ve ben malum aynı çatı altındayız yola devam o sırada kocacış aradı, biz bu hafta pazar yapamadık(arkadaşı ile başlamıştı hani ya), hadi gelin dedi. yolumuzun üzerinden onuda alıp, bize göre çok kısa bir pazar yaptık. eve geldik. inanmayacaksınız ama yemek işi hala yolunda olduğundan ben biraz uyukladım. sonra hazırları hazır etmeye kalktım. yemek sonrası programı yaptım.
halama, daha doğrusu halalarımdan birine gitmeye karar verdik. kendisi ,eşi, oğlu hep birlikde çalışırlar. işleri gereğide geç dönerler yani bizim için gitmeye en uygun aile denebilir.
saat 10 gibi onlardan evdeyiz telefonu geldiğinde biz tüm erkenciliğimizle yemekden kalkmış kahvemizi içmiş ve hazırlanmaya yeni başlamıştık. ee o saatte gidipde kaçda dönüür tabiiki laf lafı açtı, eniştem ile kocacışa rakı muhabbeti başladı, gece yarısından sonrada halamın oğlu eşi ve dünya tatlısı kızları bir başka gezmeden döndü, ki dönme saatini bilmek için ideal bir fırsat değil mi ama yok olurmu hiç. bir önce uyumadan kızımızla ilgilendik. tabiiki uykusu geldi. neyseki evleri dip dibe olduğundan pijamasıile geldi ve babnesi ile yatmaya karar verdi. sonra ikinci bebeğini bekleyen anne ile sohpete daldık. ee eniştem, oğlu ve kocacış rakı sofrasında ülkeyi kurtarmaya kararlı olunca biz ancak sabaha karşı 02:00 den sonra ayrılabildik. hiç abartmıyorum herkesin gözünden uyku akıyordu:)))))))) ama kimse ayrılmakda istemiyordu herkes için neşeliydi ortam.
ben eve gelince uykum kaçtı deyip bir nescafe yaptım kendime:)))))))))
biraz tv karşına takıldım kocacış dünden gönüllü benden hevesli kaykıldı vee biz yatmak üzere yatağa giderken saatin salonda 03:50 yi gösterdiğini gördüm. uyuduğumda kaçtı bilemiyeceğim. gözlerim saatte uyunmadığından olabilir:)))))))))))))))
veee tabiiki pazar sabahı kalkmak çoook zor oldu veee 11:30 u bulduk bu iş bende hafif bir baş ağrısı ve akşamdan kalma gibilik, ki ben hiç alkol almıyorum artık, yaparken. kocacışda saatin bu kadar geç olması bile tek başına sinir yapıyor. gerçi o kadar sersem gibi kalktıki siniri ni bile yapmadı. hafif bir kahvaltıdan sonra uzun süre toplanamadık. sonra yumurta ve ekmek almayı bahane edip yakındaki market yerine uzaktakine gitmek içinde yanına arabaya benzin almayı bahane ettik çıktık bir dolandık geldik ben mutfağa girdim. aşağıda gördüğünüz gibi bir patlıcan yemeği yaptım. ne yazıkki en sağlıksız yemeklerimden biridir kendileri, üzülerek söylüyorum. patlıcanları hafif kızarttım. yine aynı tavada kuzu etlerini bir çevirdim. sonra patlıcanları dizdiğim fırınkabıma etleri, soğanları, yeşil biberleri, üzerine domates halkalarını dizip, salçalı baharatlı suyuda üzerine döktüm. alüminyum folye ile kaplayıp fırına verdim. yerken kocacış antep de yediği kebabın lezzetini hatırladı, benzetti bile demedim dikkatinizi çekerim. anteplilere saygılarımla.
ilk fotoğrafdada gördüğünüz gibi sadece patlıcan yapmadım. yanına sebze fırında yaptım. dondurulmuş brokolim, karnıbaharım vardı onlar çıkınca hiçde güzel omuyorlar salata için falan. bende çıkardım ve üzerine beşamel sos düktüm kabın kalan yerlerine minicik patateslerle doldurdum patlıcan yemeği ile irlikde fırına verdim onlarıda. onlar pişer iken ramazandan kalmış, açık olduğundan da dolayı endişe duyduğum güllacımı yaptım. biz nedense narsız seviyoruz, yemeğede kimse yok diye hiçç süslemedim. sevdiğimiz gibi yaptım.
istediklerimizi üzerine istediğimiz miktarda yerken serptik.
ve cumartesi pazara çıktığımız da egede yaşamanın güzelliklerini avantajlarını yaşamak için aldıklarımada sıra geldi. öncelikle elbette enginar aldım. enginarları ayıklamadım ama saplarını ayıklayıp, patatesle haşlayıp, çıkardıktan sonra sarmısaklı yoğurtlayıp hazırladığım salata, (sarmısak bu aralar pek yiyemediğimden tansiyonumu çok düşürüyor benim ben sarmısak tozu ile hazırladığım suda haşladım lezzet de pek bir fark olmadı) yanınada, radika (hindiba) haşladım. onuda sirke, limon ve sarısak kekik soslu sızma zeytin yağla hazır edince harika bir lezzet çıktı ortaya. diğer otlarımıda yaptıkça sizin için fotoğraflamaya çalışırım. ama neginar yapanlar,i alırken sakın sapını atmayın attıurmayın inanılmaz derecede harika bir salata diyebilirim. hani herkesin damak tadı elbette ama, bir deneyin bence bir şey kaybetmezsiniz.
veee kocacışla birlikde gnocchi yapmayıda başardık dün akşam.. sosunuda pek bir güzel yaptık
ama ee tabii öğlen kalk bunca yemeği ye, uyumak kolay olmuyor, uykumuz gelmedi o şişkinlikle evde dolandık ben bir duşa giriyorum derken. kocacışa bir haller oldu benimle yapışık yaşamaya başladı. korktum hastalandı sandım. beni değil duşa, su almaya mutfağa bile salmadı desem.
uyumasakda canı öyle istedi. zaten hava o kadar sıcaktı ki oda daha ne kadar dayanırdı bilmiyorum, ancak akşam pencere açık oturduk desem size yeterli anlatmış olurmuyum bilmem.
pencere açık oturduk ama hala balkonda yemek yemiyoruz farkındaysanız
oysa biliyorsunuz taşındığımız da kış gelene kadar hatta geldiğinde bile balkonda yemiştik ama balkonumuzun yeni sahipleri var, 2 çift kırlangıç yuva yapıyorlar ve resmen inşaat pisliği var balkonda sıva artıkları:))) bitti bitiyor yuvaları. balkonu şimdilik onlara tahsis ettikde dilerim çok uzun sürmez misafirlikleri, yavrularınıda alıp giderler.... bilenler bilir bunlar bizim ilk misafirlerimiz değil. ilk evimdede kerkenezlerle yaşadıklarımı anlatmıştım önceki blogda yenilemiyeyim şimdilik zaten pehlivan tefrikası gibi up uzun bir yazı oldu...
ben herkese iyi haftalar diliyorum:)))))
5 yorum:
canım benim inan daha yasamadan okumam yetii nefes nefese kalmama :)))) masallah diyelim aman... nazarım değmez benim:))
canım cekti su yemeklerden bana da ayırdın mı... bitti mii :(((
öptm kocaman canım...ben de saan iyi haftalar diliyorum ;)
o isimsiz benim...
denizyıldızı :)))
www.denizyildizim.com
öncelikle katılıyorum sana şeker
güzel olan bütün şeyler nedense saglıksızdır...seks hariç:)))
o saydıgın otları hiç bilmem!! tozlu topraklı doguda,roka,semizotu,marul gibi hep bildik otlar bulunur ancak ama salatayı merak ettim...
ayrıyetten,
evin içinde dolanıp durmaktansa...
yani ne biliym vardı yapacak daha eglenceli aktiviteler:)))
edepsizim ben edepsizzzzz!!!
öptüm şekerrrr
şekerimpembem, nasılda keyifle okudum yazını anlatamam. Egenin otlarına bayılırım, en çokda deniz börülcesine. Radika biraz acı oluyor dimi. Bizim pazarda da var. Dur bu hafta yapayım şu salatandan. Patlıcanı bende senin usulde yapıyorum. Aklıma gelmişken yarın yapayım. Bu ara gezmekten değişik yemekler denemedim. Öptüm seni
Şekerim eşin gelmiş ohh gözün aydın diyim;)) Neler döktürmüşsün böyle!! Hızına yetişene aşk olsun. Bir yazın değil yani yemeklerinde öyle;) Şu patlıcanı bir sevemedim ben de:( Sıkıntısını yaşıyorum her gittiğim yerde. Belli ki her evde çok seviliyor ama ben de ıı.
Haftayı yarıladık canım ass kaldı ass;)))
Hem haftasonuna hem de buluşmaya;)
Yorum Gönder