EVİME HOŞ GELDİNİZ

SİZİNLE GERÇEK HAYATIMI PAYLAŞMAK İÇİN SEÇTİĞİM BU SANAL EVİME HOŞ GELDİNİZ...
YAŞADIKLARIM, YAŞAMAK İSTEDİKLERİM, DÜŞÜNDÜKLERİM GÖRDÜKLERİM DİNLEDİKLERİM GEZDİKLERİM NE VARSA KENDİM İÇİN YAZIP SİZLERLE PAYLAŞIYORUM.

Powered By Blogger

16 Nisan 2008

GAZETEDE OKUDUĞUM BİR YAZI ZATEN KAFAMDA OLAN KORKULARIMI TETİKLEDİ
geçen gün gazetede okuduğum bir yazı zaten bilinç altımda olan korkularımı tetikledi sanırım.
bir süredir, yok daha doğrusu hamilelik planları hamilelik ile başayan sürede özellikle doğal beslenme takıntısı başladı bizde karı koca. bunun ilk adımlarını evlendikden kısa bir süre sonra atmış olmakla birlikde, bizi rahatsız edecek düzeye varmamıştı. evde alışverişde dikkat ederdik ama o kadar... fakat bir süre sonra bunun ne kadar zor olduğunu anlamaya başadım. doğal, ne kadar doğal, nasıl bilecem, nereden bilecem. kime ne kadar inanacam. sağlıklı kelimesi nedir? ilk önce zeytin yağı ile başladı bu konu, evimize önce başka yağ sokmamaya karar verdik, sonra biraz biraz tereyeğ girdi. önce tereyağ gerçekmiydi, ne kadar sağlıklı şartlarda yapılmıştı. hangi marka nekadar güvenilirdi bunları araştırdık. sonra bitki çaylarını poşetler yerine bitkinin kendisi olarak almaya başladık ki içtiğimizin ne olduğundan emin olalım. çünkü kuşburnundan yaptığım hiç bir çayın, sallama poşet çaylardaki kadar hatta yakını kadar bile kırmızı olmadığını görünce şaşırdık. ama yinede kuş burnunu, kuş burnu olarak almaya devam ettik. adaçayını demeti ile, ıhlamuru dahada abarttık kendimiz topladık ( bu konuda imkan vardı) kekiği öyle denk geldi annem topladı. papatya çayı içinde yine kedi köpek gezmeyen yerlerden toplamaya çalıştık. kırmızı biberi kurutup toz biber yaptık. ama peyniri hep aldık. yoğurdu mayalamayı düşünmüş olsak da süt konusundan hiç emin olamadık. yine geçen gün sürekli takip etmediğim bir blogdada yazıyordu süt açılmış olarak dolapda ne kadar dururlarsa dursunlar nasıl oluyorda hala sağlam kalıyor ve %100 doğal olabiliyor birde üstelik diye. bende hemen düşündüm kaç kere dolapda bu bozulmuştur diye atmaya kalkıştığım ama aslında bozulmamış sütle karşılaşıyordum? o kadar sık ki. ancak sütü açıkdan almayı düşününce hayvandan endişe ettik ne kadar sağlıklı ve kontrolü yapılmış olabilir diyerek. işte basitçe ve iyi niyetlerle başlamış düşüncelerimiz. hamilelikde dr mun da bazı konulara dikkatimizi çekmesi ile büyümeye başladı. tümyeşillikler sirkeli tuzlu suda bekletilmeden tarafımca tüketilmez olduğundan sorgulamalarda başladı. bunlarda sağlıklımı. nerede yetişiyor neyle sulanıyor sorusu zaten çıldırtıcı soru. çünkü kullandığımız deterjanlarla yer altı sularını öyle hale getirdik ki yakında onlarla sulanan ve yetiştirilenleri yer isek metal zehirlemesine maruz kalabiliriz. neden mi çünkü ben ve bir çok kadın gereğinden çok fazla ve yüksek doz da deterjan tüketmekteyiz. her ne kadar su ısıtıcım için kullandığım limonkabuklarım ile bir mucize yaşasamda geri kalan kısımda hiç de masum değilim. bulaşık deterjanı için makine dışında evde frosh bulunduruyorum ama makine için ne yapabililirm. bu blogu kanada da yaşanlardan okuyan yok sanırım, orada bir süre kalan kuzenim onların bulaşık durulamadığından bahsetti bana. deterjanlı bölmeye bulaşıkları sokup yıkayıp sonra kuruluyorlarmış durulama diye birşey yok, ve deterjanın sağlıksız olmadığına inanıyorlarmış. bana kal geldi. deterjanlarına bu kadar mı güvenebiliyorlar sağlıklı olduğuna dair, yoksa umursamaz mı davranıyorlar kavrayamadım. ancak haleliğim sırasında kullanmak için krem, göbeğime sürülecek gibi yağları yurtdışından istememin bir tek nedeni var. oda orada gerçekden doğal yazıyorsa doğal olması gerektiği idi. oysaki bu bitkisel yağların pek çoğu ülkemizde var değilmi. aslında aktarlarımızda yağlar yönündende çok zenginler ama ben herhangi bir yağ olmadıklarına inanamadığımdan yani pamuk yağına yada en ucuz yağ hangisi ise, esanslarından koyup , bilmem ne yağı diye satmadıklarından emin olamadım aldığım yağın gerçekden bahsi geçen bitkiden çıkarılmış olduğuna inancım kalmamıştı sanırım. vee geçen gün okuduğum haber hepsinin üzerine tüy dikti, bozulmuş tavuk etlerinin çamaşır suyu ile beyazlatılması, beyaz peynir beyaz ve parlak olsun diye kireç konması. toz kırmızı biber yerine kiremit tozu yememiz, tereyağıniçinde margarin ve patates olması bana yinede diğerlerine göre sanki masum geldi... bozulmuş sucukların nasıl değerlendirildiği, yada şarküterinin dönerin yapımımdan kullanılanlar, peynir çeşitlerinin maruz kaldığı diğer uygulamalar... en kötüsü de bunların sadec eucuz kenarda hani merdiven altında yapılanlar da gördüğümüz markalar için değil. bilinen ürünleri bildik yerlerde yüksek fiyatlarda satılanlar için olduğunuda okudukça ne yapacağımızı iyice şaşırdık. kaç gündür, ne zaman annemle konuşsam, babanemle konuşsam, kocacışla yada teyzemle sürekli istemesemde bu konuyu açıp endişelerimi anlatıyorum ve biz şimdi ne yapacağız diyorum. tamam kırmızı biberi çözdük. tamam sucuk ve şarküteri zaten neredeyse evimize hiç girmiyor. yoğurdu mayaladım. ekmeği evde yaptım ama yoğurt yapmak için, süte, ekmek yapmak una, toz biber için normal bibere ihtiyacım var benim... süte yada una nasıl güveneceğim demeye başladım. şekerin nasıl yapıldığını hiç gördünüz mü, kardeşim yakınen görmüş abla sakın görme sen bir daha yemezsin diyor peki yemeyip ne yapacağım...
bence resmen dipsiz bir kuyu gibi bir şey bu, hani bu yazı hep eklense güncellense bitmez. her yerinden yeni bir eklenti, soru yada yanıtı çıkabilecek gibi. sanki konu konuyu doğuruyor. bölünerek çoğalıyor endişeler. o kadar ki organik tarım çıktı ya. ülkemizde ki organik üründe organikmi acaba. ee hani bozulmayan sütlere yasal olarak %100 denmesi uygun görülen bir ülkenin ürünü olarak endişelerim devam etmekde... ilerisi için planlarım var elbette ütopik olasalarda onları sizinle başka bir yazımda paylaşırım ama. ya şimdi... nedense yıkayabildiklerimde rahatım gibi sanki onlar başka türlü etkilere maruz kalmamışlar gibi... daha sünni gübre fazlalığı yada aşırı zirai ilaç kullanımına gelmedim bile farkındaysanız. aşırı ilaç kullanımı yada hastalık bir başka ülkenin ithalatında çıkınca o ülkenin neyaptığını biliyormusunuz. o ürünün yetiştiği bölgeyi karantinaya alıyorlarmış. bizde karantinayı bırakın birileri sürekli bunu anlamsızca destekliyor. farkındaysanız kimse bilinçli uzmanlar kullanımını desteklemiyor sürekli kimyasal tüketimi destekleniyor. çünkü bu ürünleri üretip sadece bizim gibi ülkelere satanlar, aslında sonrada bunların kullanıldığı ürünleri ülkesine almayanlar. bunları satabilmek için kimleri ne şekilde zengin ediyorlar düşündünüzmü hiç? alman markası hormon kullanan kumluca domatesleri sonra almanya kapılarından geri dönmedi mi. peki yaptğımız tarımsal üretime denk gerekli hormon miktarı belli, yetkililer buna kota neden koymuyor daha gümrük kapılarında. konmuyor çünkü bu ürünü üretenler birilerini yeter derecede memnun edebiliyorlar.
ilaç piyasasında aynı şeyler yaşanmıyormu? yine hamilelik döneminde dr da bir başka hasta ile karşılaştım hamilelikde neredeyse mutlaka karşılaşılan idrar yolları enfeksiyonu yaşıyordu. dr hamilelikde güvenle kullanabilceği bir ilaç yazmış ama bulamıyorlarmış. neden mi? çünkü ilaç sadece 2-YTL olduğundan hiç bir yerde yok. ama onlarca yada yüzlerce YTL değerindeki ilaçlar peynir ekmek gibi. peki hamilelikde kullanılacak güvende bir ilacı ben neden hayatımın diğer dönemlerindede kullanmıyorum. yani elbette bazı hastalıkları ciddiyetini önemini küçümsemiyorum. ama o kadar ciddi olmayan enfeksiyonlarda, rahatsızlıklarda neden başka hatta gereksiz derece yüksek doz da ilaçları sadece pahallı diye aldırılıyorum. yani niye hamile olmayan biride hamilelikde kullanılan ilacı içmiyor. bana ateş düşürücü ve ağrı kesici olarak veridiği ilaç vardı doktorun ben mümkün olduğunca onu kullanmaya çalışyorum mesela...
düşündükçe zorlanıyorum, düşündükçe düşüncelerim dallanıp budaklanıyor, dağılıyor, sorularım artıyor, sorunlarım artıyor. ama çözümler yerinde sayıyor. yada her bir çözüm yanında pek çok soru ile geliyor. sağlıklı yaşamak artık imkansızlaşıyor gibi geliyor bana.
ben mi karamsarım yoksa tablo gerçektende bu durumda mı?

5 yorum:

Sibel Bay dedi ki...

:( Haklısın. Ama keşke haksız olsaydın!! Ya da karamsar bakma yani öyle fazla gözünü açma. Bak halka nasıl da izliyor uzaktan. Bkanlarımıza bak mesela onlar ete dünyanın parasını verip yiyebiliyor. Uçaklarını bile dezenfekte edip sıfır alıyor, hiiiç binilmemiş şahsa özel;)
Daha bu sabah sabah haberlerin de izledim; İstanbul'da bazı pastaneleri ve küçük tavuk depolarını(hani şu sokakta ekmek arası satılıyor ya döner gibi v.s.) geziyorlar sağlık yetkilileriyle. İçler acısı, anlatamam sana:( Hepsinde ki o pasta kalıplarında fare pisliği vardı ve açıkta fare ilaçları, örümcek ağları makinelerden aşağılara sarkmış boylu boyunca:(
Ne yapacağız biz bilmiyorum. Bir tek bu olsa. Önce mertlik bozuldu sonra gıdalar aslında. En çok da beni bu üzüyor ya:((

Adsız dedi ki...

canım hemen karamsarlığa düşüp panik olmaktansa kendi çzöümünü kendin bulacaksın. bu devirde herkes doktora gitmektense doğru bildiği seyi yapıyor ne yazıkki haklı olarak. verecekelre ilaçlara da inanmıyorum artık, çünkü yazdıkları ilaç üzerinden prim aldıklarından ihtiyaca göre değil de kazanca göre ilaç ayzıyorlar. doktor yakınından duyduğum bir gercek ne yazıkki bu da. o yüzden sen çok iyi arastır ...
öpüyorum koskoacamn...

laleninbahcesi dedi ki...

uy şekerim pembem bu nasıl bir dipsiz kuyu bilesin. Sen de mi düştün içine. Hadi yoğurt mayaladık. E mayamız doğalmı. Ekmeği kendimiz yaptık hadi hadi buğdayı kendin yetiştirdin hatta öğüttün diyelim. Peki tohumun hormonsuz mu, peki taoprağın kimyasaldan arınmış mı, peki yağan yağmur asitsiz mi. Yani bu işin içinden çıkılmaz , kafayı fazla takmadan , biraz da kaliteli ürünler kullanarak idaare etmeye çalış demekten başka çara yok. Öptüm seni kocacamannn

angel dedi ki...

Ne çabuk kabulleniyoruz demi??
yani kaşarın içindeki patates,
eritilip yenisine katılan küflü peynirler...kiremit tozu katılmış pul biberler vs,vs...
kabullendik bunları da hani Allah beterinden saklasın durumlarındayız...
Salça,biber,turşu,peynir hatta yogurt bile ev yapımı hazır gelir bana ki bu doguya özgü bi gelenektir evde haızrlanır..
Daha öncede yazmıştım sana,kış ortasında domates asla cezbetmez beni,yani herşey mevsiminde alınır eve...artık ne kadar koruyucu tarşılır tabi:)
gönlünce bi h.sonun olsun şekerimmmm...

deep note:adı bende saklı adamla ilgili konuşuruz gün içinde;)

Sibel Bay dedi ki...

Sen istersin de ben yazmam mıı!! İyi oldu uğraman bi silkelenip döktürdüm iki üç kelime orta yere, mujckss şekercim benim;))